15 Ekim 2009 Perşembe

i'm no superman

az önce yüzümü yıkayıp aynada bi an kendime bakınca süpermani o kadar da çok sevmediğimi farkettim.
üstelik onun çoğu insandan daha insan olduğu görüşüne de katılmıyorum.hiç katılmıyorum hem de.
adam kahraman.ne ararsan var.hem çelikten bi vücudu var hem yakışıklı.herşeyden hızlı.uçuyor en başta.her koşulda hep en mantıklı şeyi yapıyor.ama öyle mütevazi,bi gram ukalalık yok.insani bi özellik mi bu allasen?bence hiç değil.
insanoğlu dediğin çiğ süt emmiş homo sapienslerdir.beyninin ancak yüzde onunu kullanabilen,düşünme yeteneğine sahip olduğu söylenen ama bu yeteneği ne kadar kullandığı meçhul olan-insanlık zararına çalıştığı zaman bu yeteneğini kullanan da çok ama- konuşabilen,üreyebilen bi varlık işte.süpermani prezervatif reklamında kullanan insandır.daha insandır.
hem doğru söyleyin hangimiz bu kadar güce sahip olup bir tek kişi ile paylaşmadan durabiliriz?ben duramam da.
ben hep örümcek adamı daha çok sevdim.o daha bizden sanki..

14 Ekim 2009 Çarşamba

konuşamayan modern zaman

Evet az kafa patlatmadın bu konuda ve gerçekten sana hak vermeyi istemiyor değilim ama sanırım
insan özünde kötü be Rogers.Nerden çıktı diyeceksen yazma ihtiyacından,evet böyle bi konuya yazma ihtiyacımı düşününce
vardım.Saçma deyip kestirip atma allaşkına.
Aslında yazmaktan çok konuşmayı isterdim o ayrı.Mesela dün O'nu gördüğümde yok olduğuna,unuttuğuma kendimi inandırdığım ve benden habersiz biriken özlemin ne kadar da çok olduğunu farkettim.Benden habersiz değil tabi.Sonuçta bunlar benim
bilinçaltımda olan şeylerse ve o da benimse saçma olur benden habersiz olması.off kendimden kaçmak ne kadar zor.
Neyse,ben şimdi hislerimi anlatmaya çalışsam siz hangi cümleden sonra uzun süre sessiz kaldığımı hangi cümleden sonra güçlükle yutkunduğumu
hangisinde sesimin titrediğini ya da yapmacık bi gülüş takındığımı bilemeyeceksiniz.
E o zaman konuş diyeceksin bize ne hiç mi arkadaşın yok. Var da ben vereceği tepkileri söyleyeceği cümleleri önceden tahmin
edebildiğim kişilerle değil de beni hiç tanımayan birileriyle konuşmak isterdim.
Bu da mümkün istersem ama ne kadar yararlı olur tartışılır. Şimdi ben rasgele bi numara çevirsem ve telefonu açan bi erkek
olursa bi ihtimal beni dinleyebilir ama sonrasında telefon sapığı olarak bana geri dönme ihtimali daha yüksek diye düşünüyorum.
yok eğer bi kız açarsa ufak bi şaşkınlıktan sonra telefonu yüzüme kapatıp telefon sapığım bile kız çıkıyor şansa bak diye
hayıflanmaya başlayabilir. İstemem böyle olsun.
Sokaktan geçen birini çevirsem beni dinle diye günün sonunda deli olduğumu düşünen onlarca bakış kalır elimde sadece.
Oysa ben otobüs durağında boş boş sallanırken yanıma gelip "pardon bir günlüğüne benim arkadaşım olur musunuz" diyen kızın isteğini geri
çevirmemiş ve o gün için onun arkadaşı olmuştum.Adımı da Sinem koymuştuk.Ben de istiyorum böyle Sinemler Gizemler olsun hayatımda.
Okuyorsanız-ki bu cümleye geldiğinize göre evet- ulan ne sorunlu kız psikologa falan gitse ya diye geçebilir aklınızda.
Sorunlu değilim de herkes gibi ihtiyaçlarım var sadece.Psikologa gelince beni dinleyip benimle empati kuracak değil de
sempati duyacak birine ihtiyacım var.Hem beni dinlesin diye birine para vereceksem sokaktaki dilenciye para veririm daha hayra
geçer.(Düşünülebilir) Bütün bunları düşünüp geriye bi tek yazmak kaldı işte.
Yazıyorum çünkü düşüncelerin yükünden kurtulmak istiyorum.Sanırım insan acılarını başkaları da acı çeksin diye itiraf ediyor.
Tek başıma katlanamadıklarıma başkaları katlansın istiyorum.Kötüyüm işte.
İçinde bol kahkaha taşıyan yazılarsa insanın ulan bakın ne kadar güzel hayatım var diye böbürlenmesi.
Her durumda insan bi kibirli bi fesat bi kötü, bi çirkin bişey işte.
Ondan diyorum Rogers insan özünde kötü diye.Yoksa ben de isterim senin kadar hümanist olmayı.
...
Ben O'nu anlatacaktım.şevkim kaçtı..

21 Temmuz 2009 Salı

sis

İki şehri var gecenin,
biri gözümde tütüyor,
birinin dumanı üstünde
yağmur gibi çöken siste,
bana bu uykusuzşehri niye bıraktın,
göze alamadığım bir şehrin yerine
bütün şehirlerdesin,
gece değil istediğin
hayli karanlık bakışlı bir şehrin
gözleriyle çarpışmak
hevesindesin!
Gözlerini anlıyorum
henüz
bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;
gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,
ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,
öyle acıyor ki gözlerim
kim bağışlayacak,
sis değil,
uykusuzluk değil,
iki uzak şehir gibi
ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim:
Biri hepimizle gözgöze gibi hala uykusuz,
biri sis içinde kirpiklerine kadar açık,
bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum
konuşkan gözlerinde tek sözcük bile,
gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde


Kimsenin kimseye gözü değmiyorsa şiir niye

15 Temmuz 2009 Çarşamba

270408

Uzun zamandır hem de büyük bir istekle bu anı bekliyor olmama ve o da buluşma yerine tam da saatinde gelmiş bekliyor olmasına karşın,saklandığım yerden çıkamamamın,yanına gidemememin bi açıklaması olmalı...
Buluşacağı kişinin aslında ben olduğumu anladığında büyük süpriz yaşayacağı kesin üstelik bira kokuyorum.Bunlar karşısına çıkamamam için yeterli açıklamalar değilse; böyle bir anda üzerimdeki t-shirtün önünde fuck everything fuck fuck... yazması da bir tesadüf değil bir sanat eseridir.Önemli bir iş toplantısına şortla girmek zorunda kalan birine sormak lazım o anda nasıl hissettiğimi,hemen hemen aynı durumlar.
Karşısına çıkıyorum."Merhaba" diyorum,aynı şekilde cevaplıyor. "Okul nasıl gidiyor" diyorum, "iyi" diyor.Sanki beklenmeyen üstüne üstlük bira kokan ben değilmişim gibi hatta o itici t-shirte dahi aldırmadan gayet umarsızca; "Öğretmen olacak olmana hiç şaşırmıyorum,benim sana yakıştırdığım meslek buydu" diyorum. "Neden?" diyor. "Bilmem" diyorum...

Aldığım en güzel andaç yazısı :):)
bu yaz sıcağında esen rüzgar üşütüyor inceden.
"sorgulamıyoruz ki,inanıyoruz sadece"
peki ya sen diyorum neden inanmıyorsun?
elindeki kum tanelerini döküyor yavaşça..
"inandım"diyor
"öyle içten inandım ki...altıncı sınıftaydım.annemi kalp krizinden hastaneye kaldırdılar.bütün gece sabaha kadar yalvardım.allahım dedim alma annemi,yardım et ona.dudaklarım kuruyana gözümde yaş kalmayana kadar yalvardım allaha.sabah annem ölmüştü.inancım da annemle beraber gitti"

"alayım mı iki bira daha"
"sok sopayı rahman gelsin"

şerefine kardeşim...

Life is bigger
Its bigger than you
And you are not me
The lengths that I will go to
The distance in your eyes
Oh no Ive said too much
I set it up
Thats me in the corner
Thats me in the spotlight
Losing my religion
Trying to keep up with you
And I dont know if I can do it
Oh no Ive said too much
I havent said enough
I thought that I heard you laughing
I thought that I heard you sing
I think I thought I saw you try
Every whisper
Of every waking hour im
Choosing my confessions
Trying to keep an eye on you
Like a hurt lost and blinded fool
Oh no Ive said too much
I set it up
Consider this
The hint of the century
Consider this
The slip that brought me
To my knees failed
What if all these fantasies
Come flailing around
Now Ive said too much
I thought that I heard you laughing
I thought that I heard you sing
I think I thought I saw you try
But that was just a dream
That was just a dream

18 Mayıs 2009 Pazartesi

beni değiştirmeye çalıştıktan sonra beni sevmenin ne anlamı var ki!!!evet hırçınım,evet inatçıyım ve evet geçmişimle hep bir bütünüm...

14 Nisan 2009 Salı

günebakan

Ah, Günebakan! zamandan bezmiş,
Güneş'in adımlarını sayar;
Gezginin yolculuğunun bittiği yerin,
O parlak diyarın peşinden koşar;
Genç adamlar tutkudan sararıp solar orada
Ve solgun Bakireler, kardan kefenler içinde,
Kalkarlar mezarlarından, ve yükselirler,
Günebakan'ımın gitmek istediği yere.

31 Mart 2009 Salı

ırak

şu son dört haftadır yaşadığımı hissediyorum. aylar sonra yeniden.
yalan dolandan,sahtelikten,maskelerden,ANLAMsız ilişkilerden öylesine uzağım ki...

17 Mart 2009 Salı

:)

Fazla mutluyum son günlerde..

korkmalı mıyım????

9 Mart 2009 Pazartesi

Aşka sınır dayanmaz

Sınırsızlığın bir başka adıdır aşk.
Hiçbir ölçü birimi ölçemez aşkın yoğunluğunu.
Bir telefon sesini yıllarca bekleyen aşık için zamanın önemi var mıdır? Ya da onu sadece 5 dakika görebilmek için binlerce kilometreyi heyecanla giden biri için uzaklığın ne önemi olabilir? Karşılıksız seven birinin yüreğinin ağırlığı kaç tondur bilen var mı?
Kural tanımaz aşk, yazılmış ve yazılacak hiçbir yasa aşka engel olamaz.
Bir isyandır aşk.
Hangi tank, hangi top, hangi nükleer başlıklı füze durdurabilir bu isyanı? Hangi ordu karşı koyabilir?
Aşk güçtür.
Bütün bu silahları aşkın gücü durdurabilir ancak.
Hiç görmediğiniz birine aşık olabilirsiniz. Hatta adını bile bilmediğiniz birine tutkuyla bağlanabilirsiniz.
Matematikle açıklayabilir misiniz bunu? Ya da fizikle, kimyayla? Veya bir başka pozitif bilim dalıyla? Hesap yapamazsınız aşk üzerine. Yapmaya kalkarsanız hep yanlış sonuca ulaşırsınız. Çünkü aşkın tek ve mutlak bir doğrusu yoktur. Aşkta iki kere ikinin kaç ettiğini ancak siz belirlersiniz.
Durup dururken ağlarsınız. Ya da hiç olmadık bir yerde kahkaha atabilirsiniz. Tıbba göre siz, ya delisiniz ya da delirmek üzeresiniz. Ama aşk için olağandır bunlar.
Özlem dayanılmaz olduğunda, terk edildiğinizde, bir söze alındığınızda, unutulduğunuzda gözlerinizden süzülen yaşların taşıdığı anlamı hangi doktor anlayabilir? Daha önce sevgilinizle gittiğiniz bir lokantada, onun yemeği üzerine dökmesini hatırlayıp kalabalığın ortasında gülmenizi engelleyecek bir ilaç var mı?
Birbirinize dokunurken, öperken, içinizden vücudunuza yansıyan o sıcaklığı ölçebilecek bir termometre icat edilmedi daha, edilmeyecek de.
Aşıksanız, ne yaşadığınız ülkenin adı önemlidir ne de hangi ulustan olduğunuzun. Politik görüşünüz, ideolojiniz, aşka galip gelemez asla. Sağcı olabilirsiniz, solcu da. Ya da her neyse.
Sizi buluşturacak tek ortak noktadır aşk.
Ve siz bu aşkı yaşarken aslında sağ, sol, ön, arka gibi kavramların küçücük birer ayrıntı haline geldiğini hayretle izlersiniz.
Ya ölüm...
İnsan hayatının sınırı olan bu soğuk gerçek bile aşka sınır olamaz.
Çünkü ancak bir aşık göze alabilir sevdası için ölümü. Ancak bir aşık sevgilisi öldükten yıllar sonra bile aynı aşkı içinde taşıyabilir.

Sevgilinizin gözüne dikkatlice bakın. Sınırların nasıl yıkıldığını göreceksiniz.

7 Mart 2009 Cumartesi

"Bütün yollar..."

Kaşlarımın çatıldığını görünce susuyor.Uçları belirsizliğe açılan sisli dört yol ağzında duruyoruz. Bütün yollar ne?

Susturma der gibi bakıyor gözlerime.

"İtiraf etmek ihanet değildir.Kastettiğim şey hisler.Duygularını değiştirmeni sağlarlarsa,sevmene engel olabilirlerse gerçek ihanet bu olur."

Gülüyorum.Sayılardan söz ediyorum mantıksızca.

Bazen bütün sayılar 1 bile olmaz diyorum.

Gülüyor.Sayılardan söz ediyor mantıksızca.

Bir insan gücünü başkasına nasıl hissettirir diye soruyor.

Bütün bu süre boyunca gözüme takılan yerdeki taşı alıyorum.Isırılmış gibi taş. Saklasam mı acaba diye düşünüyorum.Vazgeçip denize fırlatıyorum taşı.



"Ona acı çektirerek" diyorum.

Gülüyor.


Bana ait olmayan bir ben konuşuyor kimi zaman...

Atmasaydım keşke taşı...

4 Mart 2009 Çarşamba

...

vazgeçiyorum artık...

2 Mart 2009 Pazartesi

ölümün eşiğinde sevgiliye çağrı

Ben sen de benim kadar çıkmaza girmeyesin diye girmiştim bu çıkmaza… Akşam oluyor. Karanlığın çöküşüyle kafam bir milyon düşünceye bölünmüş durumda yine. Düşünceler sorular doğuruyor, sorunlar ise sorunlar… Neydi anlamım? Neydi var oluşumun amacı? Neydi hayatın ilk sorusu ? Ne düşünmüştü Adem yeryüzüne ilk adım attığında? Ya Havva? O kırmızı elmanın ne kadar tatlı olduğunu mu düşünüyordu? Peki ya şimdi ben?
Bir milyon düşünce bir milyon ‘ben' yaratıyor içimde. Biliyorum özgürlüğüm için vahşet yaratmalıyım bahçelerimde. Ben hangi ben'i öldürürsem kendi kurtuluş yolumdaki meşaleyi söndürmüş olurum ve hangi ben'i öldürmezsem kendi kurtuluşuma açılan yolu tamamen tıkamış olurum???
Tereddütteyim …
Ben'ler parçalanıyor, yeni ben'lere esir oluyor. Tereddütte hepsi. Hepsi benliğinin içinde bir başka benlik yaratıyor ve döngü başlıyor…
Ben kayıp cennetini arayan umut dolu küçük çocuğum…
Ben başı dumanlı, avare dolaşan sarhoşum…
Ben bir yudum şefkat isteyen bebeğin seslenişiyim …
Ben inançsızlığının içinde hapsolmuş din adamıyım …
Ben bir parça mutluluk için çalışanın alın teriyim …
Ben bez bebeğinin özlemini duyan küçük kızım…
Ben şeytanın günlüksüz ırgatıyım…
Ben bir yudum suyum…

Korku inanç doğururmuş. Korkuyorum ayrılıktan, soğuk yalnızlıktan , sensizlikten, ölümden… Yok, yok korktuğum ölüm değil, ölüme eşlik eden sessiz yalıtım. Hayatım damla damla akıyor. Evet, ölüyorum ama korkmuyorum damlalardan korktuğum kadar yalnızlıktan.
Şimdi sana sesleniyorum. Ne olur bu çıkmazdan çıkmama yardım et. Sen demez miydin zincirleri kırmak lazım bazen diye. Ne olur hiç değilse sen eşlik etme bu sonsuz yalıtımıma, sen kaçma ölümümden. Ne olur isyanıma gözlerini kapama. Uzat ellerini, kaldır düştüğüm yerden. Bak ellerim kesik . Gör sancıyan yanımı , sayısız penceremi bir kez daha açmama yardım et yeniden. Herkes yok olsun önemli değil. Ben'ler yok olsun, biz olalım yeter…
Şu korkak ellerimi tut…
Tut şu arayıp duran korkak ellerimi…